Kontrolcülük ve Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)
Hayatımızda kontrol edebildiklerimiz ve edemediklerimiz arasındaki denge, ruh sağlığımız açısından büyük bir öneme sahiptir. Ancak bazı bireyler için kontrol, yalnızca bir yönetim aracı değil; aynı zamanda bir kaygı azaltma yöntemi, bir güvenlik mekanizması ve hatta bir yaşam tarzı haline gelir. Kontrolcülük olarak tanımlanan bu davranış biçimi, bireyin sürekli olarak çevresindeki olayları, insanları ve hatta kendi duygularını kontrol etme çabası içinde olmasıdır. Bu makalede, kontrolcülüğün bireyin hayatındaki etkilerini ve Bilişsel Davranışçı Terapi’nin (BDT) bu konuda nasıl bir çözüm sunduğunu ele alacağız.
Kontrolcülük, genellikle kişinin kendini güvende hissetme ve belirsizlikten kaçınma çabasından kaynaklanır. Kişi, kontrol edebileceği şeyler üzerinden bir düzen kurmaya çalışır. Bu düzen, ilişkilerde, iş yaşamında, aile dinamiklerinde veya kişisel hedeflerde kendini gösterebilir. Ancak, bu davranış biçimi genellikle şu sorunlara yol açar:
• Kaygı artışı: Kontrol çabası genellikle karşılanamayan beklentilere ve artan bir stres seviyesine yol açar. Çünkü hayatın her alanını kontrol etmek mümkün değildir.
• İlişkilerde sorunlar: Başkalarını kontrol etme çabası, çatışmalara ve mesafeli ilişkilere neden olabilir.
• Duygusal tükenme: Sürekli tetikte olma hali ve her şeyi mükemmel yapma arzusu, bireyin tükenmesine yol açabilir.
Bilişsel Davranışçı Terapi’ye göre, kontrolcülük bir dizi işlevsel olmayan inanç ve düşünce kalıbından kaynaklanır. Bu düşünceler arasında şunlar yer alabilir:
• “Eğer kontrol etmezsem her şey kötüye gider.”
• “Belirsizlik, her zaman tehlikelidir.”
• “Başkalarının bana zarar vermemesi için onları kontrol etmeliyim.”
• “Hata yaparsam, değersiz hissederim.”
Bu bilişsel çarpıtmalar, bireyin kaygı seviyesini artırır ve kontrol davranışlarının sürekli hale gelmesine neden olur.
Bilişsel Davranışçı Terapi, kontrolcülük ile başa çıkmada etkili bir yöntemdir. BDT, bireyin düşünce, duygu ve davranışlarını inceleyerek, işlevsel olmayan kalıpları değiştirmeyi amaçlar. İşte BDT’nin kontrolcülükle çalışmada kullandığı temel yöntemlerden bazıları:
1. Bilişsel Yeniden Yapılandırma
BDT’nin temel unsurlarından biri olan bilişsel yeniden yapılandırma, bireyin işlevsiz düşüncelerini fark etmesine ve onları daha gerçekçi düşüncelerle değiştirmesine yardımcı olur. Örneğin, “Her şeyi kontrol etmek zorundayım” düşüncesi, “Bazı şeyler benim kontrolümde değil ve bu tamamen normal” şeklinde yeniden yapılandırılabilir.
2. Belirsizliğe Tolerans Kazanma
Kontrolcülük genellikle belirsizliğe karşı düşük toleranstan kaynaklanır. BDT, bireyin belirsizliği kabul etme becerisini geliştirmeye odaklanır. Terapide, “Her şeyi bilmek zorunda değilim” veya “Belirsizlik hayatın bir parçasıdır” gibi olumlu inançlar desteklenir.
3. Davranışsal Deneyler
BDT’de birey, kontrolü azalttığında aslında beklediği olumsuz sonuçların gerçekleşmediğini deneyimleyebilir. Örneğin, kişi bir gün boyunca belirli bir konuda kontrolü bırakmayı deneyebilir ve bunun sonucunda korktuğu gibi bir kaosun olmadığını gözlemleyebilir.
4. Gevşeme ve Farkındalık Teknikleri
Kontrolcülüğün altında genellikle yüksek düzeyde bir kaygı yatar. BDT, bireyin gevşeme teknikleri, nefes egzersizleri ve farkındalık (mindfulness) uygulamaları ile kaygıyı azaltmasına yardımcı olur. Farkındalık, bireyin anda kalmasını ve gelecekle ilgili kontrol edemeyeceği şeyler üzerinde yoğunlaşmamasını destekler.
Kontrolcülük, bireyin yaşamında kısa vadede bir güvenlik hissi yaratabilir gibi görünse de, uzun vadede tükenmişlik, ilişki problemleri ve yüksek kaygıya neden olabilir. Bilişsel Davranışçı Terapi, bu kontrol çabasının altında yatan düşünce ve inançları dönüştürerek bireyin daha sağlıklı bir yaşam sürmesini sağlar. Eğer siz de hayatınızdaki kontrol etme çabasının yaşam kalitenizi etkilediğini düşünüyorsanız, BDT yöntemleriyle bu döngüyü kırmanız mümkün. Unutmayın, her şeyi kontrol etmek zorunda değilsiniz; bazen akışına bırakmak, gerçek huzurun kapısını aralar.
Unutma! Yalnız değilsin.
Uzm. Klinik Psikolog Ferkan Ayyıldız Psikoloji Merkezi