Anksiyete Nedir, Belirtileri Nelerdir ve Nasıl Tedavi Edilir?
Anksiyete, bir diğer adıyla Kaygı Bozukluğu aslında çoğu insanın deneyimlediği bir bozukluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Deneyimlenen bu duygu temelde kaygı, korku, mutsuzluk, umutsuzluk ve endişe ile karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda bu duyguların oluşturduğu belirtiler ile de kendini göstermektedir. Peki bu belirtiler nelerdir?
Anksiyete yani Kaygı Bozuklukları birkaç türde karşımıza çıkmaktadır. Peki anksiyete türleri kaça ayrılmaktadır ve bunlar nelerdir?
Yaygın Kaygı Bozukluğu
Bu tür bir anksiyete bozukluğunda kişi aile, iş ve sosyal hayatında genel bir endişeli ruh hali hissedebilir. Çoğu zaman depresyon ile karakterize olabilmektedir. Dikkat ve odaklanma problemleri, iştah artması ya da azalması, uyku problemleri, huzursuz hissetmek, işlevsel olmayan düşünceler ve duygu/durum kontrolünü sağlayamama gibi semptomlar ile karşımıza çıkmaktadır. Bilinmesi gereken en önemli konu bu duygu ve davranışların günlük hayatta yaşadığımız olay ve durumlara karşı doğal tepkilerimizin de olabileceğidir. DSM-V tanı rehberine göre semptomların ortalama 6 ay süre ile devam etmesi olarak belirtilmektedir.
Sosyal Fobi/Sosyal Kaygı Bozukluğu
Kişinin sosyal ortamlara yönelik zihninde oluşturduğu olumsuz ve işlevsel olmayan düşüncelerin bütünüdür. Genelde kişiler özgüven eksikliği olduğuna yönelik düşüncelere kapılır. Halbuki temelde oluşturdukları olumsuz düşünce kalıpları kişiyi öyle göstermekte ve öyle olduğunu düşünmesine yönelik bir zihin yapısı oluşturmaktadır. Kişiler korku, endişe, utanma, çekinme, eleştirilme korkusu, yanlış bir şey yapacağına yönelik düşünce gibi kaygıları yaşaması ya da yaşayacağına yönelik düşünce kalıpları oluşturarak duygu ve davranışlarını bastırması olarak yorumlanabilir.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Günlük hayatta beklenmedik bir olay yaşanması ve buna yönelik oluşturulan korku ve endişe hissi ile karakterizedir. Yaşanan bu olaylar genellikle doğal afetler (deprem, yangın, sel), savaş, trafik kazaları, cinsel saldırı ya da fiziksel saldırılar gibi şiddet davranışlarına maruz kalma gibi yaşanılan olumsuzluklar sonucunda ortaya çıkan bir kaygı bozukluğu türüdür. Zihinde “savaş ve kaç” tepkilerinin çalışmaması durumunda “don” tepkisinin oluşması ile başlayan bir süreç olarak da tabir edilebilir. Kişiler yaşanılan bu travmaların tekrarlanacağı korkusu ve endişesi ile günlük hayatta kaygı yaşamaktadır.
Özgül Fobiler
Bu fobi türüne sahip bireyler korku ve endişe oluşturduğu hayvanlara karşı veya belirli nesnelere karşı, yükseklik korkusu, kan görme, şiddetli gök gürültüsü, araba veya uçak gibi taşıtlara yönelik korku, yalnızlık endişesi yaşaması gibi olumsuz düşünce kalıplarına sahip olabilirler. Bu tür özgül fobiler ise panik bozukluk (panik atak) ile karakterize olabilirler.
Panik Atak/Panik Bozukluk
Bilimsel olarak neden ve nasıl oluştuğuna yönelik net bilgiler olmamakla beraber bireyin geçmiş yaşantısından kaynaklı baskı, şiddet, onaylanmama vb. durumların bir ortaya çıkışı olduğu yönünde birçok düşünce mevcuttur. Ancak temelde neden ve nasıl ortaya çıktığı bilinmemekle beraber ne zaman nüks edeceği de tam olarak saptanmamaktadır. Kişiler panik atak anında endişenin ve kaygının çok yükselmesi ve kortizol seviyesinin de artması sonucu, kalp ritminin hızlanması, nefes almakta güçlük ve terleme gibi belirtiler ile kendini göstermektedir. Genelde kalp krizi geçireceğine, nefes alamayıp boğulacağına yönelik düşüncelere kapılmaktadırlar. Bazı panik atak vakalarında bireyler atağın ne zaman olacağını bilmedikleri için her an olabileceği düşüncesi ile konfor alanlarından çıkmamaya dikkat etmektedirler. Bunun sonucunda ise sokağa çıkamama diye tabir ettiğimiz bir diğer anksiyete türü olan agorafobi durumu da oluşabilmektedir.
Obsesif-Kompulsif Bozukluk
Obsesyon “tekrar”, kompulsif ise “zorlayıcı davranış” demektir. Bireyler belirli obsesyon ve kompulsif davranışlar oluşturabilmekte ya da her iki işlevsel olmayan belirtilere de sahip olabilmektedir. En çok bilinen yönü ile bu takıntı etmenleri, temizlik ve simetridir. Ancak birçok obsesyon ve kompulsif davranışlar da vardır. Bunlardan birkaçı obsesyon açısından “kusursuzluk düşüncesi, mükemmeliyetçilik dürtüleri, hata ve zarar vermekten dolayı yaşanan korku, sosyal yönden rezil olma düşüncesine yönelik içe çekilme, temizlik takıntısının ortaya çıkardığı mikrop kapma düşüncesi vs. Kompulsif açıdan baktığımızda bu yön daha çok eylem oluşturma ile karakterizedir. Örneğin; İnsanlarla selamlaşırken tokalaşmaktan veya el sıkışmaktan pislik kapacağı düşüncesi ile bu eylemleri gerçekleştirememe veya gerçekleştirme zorunluluğu olduğunda korku, kaygı ve endişe hissetmekte, istifçilik diye tabir edilen herhangi bir değeri olmayan örneğin “market fişi” gibi nesneleri biriktirme, tek ve çift sayılara yönelik zihninde oluşturduğu işlevsel olmayan düşünce ve davranışlarda bulunma, ev içerisindeki belirli elektronik eşyaların fişini çekip çekmediğini tekrarlayarak kontrol etme veya kapıyı kilitleyip kilitlemediğini normalden daha sık kontrol etme gibi davranışlar da kompulsif yönde örnekler olabilir.
Anksiyete Neden Olur?
Anksiyete yani kaygı bozukluğu birçok sebepten oluşabilir. Gen-Çevre etkileşimi bunu en iyi açıklayan konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle genetik yönünde bahsedelim. Aile veya yakın akrabalardan oluşabilecek gen aktarımının anksiyete ya da farklı bozuklukların oluşturması riski taşıması ve genetik olarak bireye aktarılması ile olabilir. Çevre faktörü ise hayatımızın olağan akışında oluşan aile, sosyal çevre, iş hayatı, romantik ilişkiler gibi faktörlerin içerisinde maruz kaldığımı stres, kaygı, baskı, duygusal etmenlerinde varlığı ile de anksiyete oluşabilmektedir. Devamında ise uzun süreli belirli ilaçların kullanımı ve fiziksel bazı kronik hastalıklarında anksiyeteyi tetiklediği bilinmektedir.
Anksiyete Tedavisi?
Anksiyete psikoterapi ve farmakolojik tedavi biçimleriyle tedavi edilebilmektedir. Tedavi formülasyonunda bazen bu yöntemler tek başına yetmemekte ve her ikinin de kullanılması ile daha iyi sonuçlar verdiği bilinmektedir. Genelde antidepresan türü ilaçlar anksiyeteyi temelde tedavi etmemekte ancak belirtilerin sıklığını azaltmaktadır. Psikoterapinin varlığı burada ortaya çıkmaktadır. Birçok araştırma Bilişsel-Davranışçı Terapi yönteminin anksiyete bozukluklarını kısa sürede ve etkili biçimde tedavi ettiği görülmektedir. BDT’nin amacı kişinin yaşadığı olumsuz düşünce ve duygu kalıplarıyla başa çıkma stratejilerini öğretmek ve kök nedeni bulup değiştirmeyi amaçlamaktadır.
Eğer sizde bu blog yazımızda kendinizi okuyorsanız, dilediğiniz iletişim seçeneklerinden herhangi biri ile bizlere ulaşabilirsiniz.
Unutma! Yalnız Değilsin.